Sudan Krizine Karşı Dünyanın Sessizliği; İslam Ülkelerinin Kan Dökülmelerine Karşı Kayıtsızlığı

Sudan Krizine Karşı Dünyanın Sessizliği; İslam Ülkelerinin Kan Dökülmelerine Karşı Kayıtsızlığı
Sudan’daki iç savaş binlerce can alırken, evsizlik ve açlık dalgası başlatmış durumda. Bu insani felakete karşı dünyadaki sessizlik, özellikle de İslam ülkelerinin kayıtsızlığı birçok eleştiriye yol açmıştır.
👈🏻Arkadaşımızın bu konu hakkındaki haberini inceleyelim.👉🏻
Nisan 2023’ten bu yana süren Sudan’daki iç savaş şimdiye kadar 15 binden fazla insanın ölümüne ve milyonlarca insanın yerinden edilmesine neden olmuştur.
Bu süreçte, çatışma bölgelerinde geniş çaplı insan hakları ihlalleri, tecavüzler, köylerin yakılması ve kıtlık rapor edilmiştir.
Sudan’da korkunç bir felaket yaşanıyor. Bir zamanlar yüz binlerce aileye ev sahipliği yapan Darfur’un kuzeyindeki el-Faşir adlı büyük bir şehir şimdi toplu bir mezara dönüşmüş durumda.
Birleşik Arap Emirlikleri’nin geniş desteğinden yararlanan Hızlı Destek Kuvvetleri (RSF) bu şehri ele geçirdikten sonra sivil halkı topluca katletmiştir.
Birleşmiş Milletler raporları ve uydu görüntüleri, sokaklarda dökülen kanın hacminin uzaydan dahi görülebileceğini göstermektedir.
Bu insani felakete rağmen dünya ciddi bir tepki göstermemiş ve İslam ülkeleri ise kayda değer bir sessizliğe bürünmüştür.
Birçok analist, bu kayıtsızlığın Sudan’ı yıkıma doğru sürüklediğine ve yabancı güçlerin müdahalelerine daha fazla zemin hazırladığına inanıyor.
Birleşmiş Milletler milyonlarca insanın kıtlık ve hastalık tehdidi altında olduğunu uyarırken, İslam İşbirliği Teşkilatı’na üye ülkeler henüz krizi sonlandırmak adına somut politik veya insani bir adım atmamıştır.
Bu konuda acil bir toplantı düzenlenmemiş ve insani yardımlar ciddi anlamda yetersiz kalmıştır.
Öte yandan, anne ve bebek hastanesine düzenlenen saldırının yayınlanan görüntüleri, bir günde 460’tan fazla hasta ve refakatçinin öldürüldüğünü gösteriyor. Bu olay karşısında tüm dünya vicdanının sarsılması gerekmektedir.
Ayrıca, şehir tamamen kuşatılmış durumda ve yaklaşık 260 bin sivil kuşatma koşullarında, su, gıda ve sağlık hizmetlerine erişim olmadan açlık, kolera gibi bulaşıcı hastalıklar ve sürekli şiddetle yüz yüze.
Dünya Sağlık Örgütü, hastalıkların yayılması ve yardım sağlanamamasının binlerce insanın daha ölmesine yol açabileceği konusunda uyarıda bulunmuştur.
Bu esnada, İngiltere ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi bazı bölgesel ve bölge dışı güçler çatışmanın taraflarından birine silah tedarik etmekle suçlanıyor. Bu ise krizi daha da karmaşık hale getirmiş ve barış sürecini zorlaştırmıştır.
Son haftalarda birkaç insan hakları örgütü ve bağımsız kuruluş, İslam dünyasının Sudan’daki felakete acil müdahale etmesi çağrısında bulunmuştur.
Bu kuruluşlar, eğer bu sessizlik devam ederse, tarihin bu dönemi insanların acısına karşı dünyanın en karanlık kayıtsızlık günlerinden biri olarak hatırlayacağını belirtiyor.
Asıl soru şu: Sessizlik ve seyir hali ne zamana kadar insani müdahalenin yerini alacak?
Özellikle adalet savunucusu olduklarını iddia eden Müslüman ülkeler, Sudan’ın mazlumlarının sesi olmaya hazır mı?




