Türkiye’de Güç Yoğunlaşması, Kapsayıcı, Özgür ve Kalkınma Odaklı Bir Sistemin Kurulmasını Engelliyor

Türkiye’de Güç Yoğunlaşması, Kapsayıcı, Özgür ve Kalkınma Odaklı Bir Sistemin Kurulmasını Engelliyor
Türkiye, bugün belirli bir grubun elinde yoğunlaşmış güç ve kapsayıcı siyasi ve ekonomik kurumların zayıflığıyla karşı karşıya. Bu durum, sürdürülebilir kalkınma, sosyal adalet ve çoğulculuğun önünü kapatmaktadır.
👈🏻Arkadaşımızın bu konu hakkındaki raporunu inceleyelim.👉🏻
Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünün ardından Atatürk’ün laik cumhuriyeti kurarak modernleşme yoluna koyduğu Türkiye, şimdi Erdoğan hükümetinin elinde toplanan güç ve kapsayıcı kurumların zayıflamasıyla ciddi kalkınma ve sosyal zorluklarla karşı karşıya.
Middle East News’un haberine göre, bu ülke, özellikle 2002 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidara gelişinden ve kamusal alanda dinin rolünü geri getirme çabalarından sonra, siyasi ve ekonomik kurumları kapalı ve kontrol altına alınan modellere yönlendiren bir süreç başlattı.
Financial Times yazarı Martin Wolf’un da aralarında bulunduğu uzmanlar, bu durumu, Darun Acemoğlu ve James Robinson’un “Ulusların Düşüşü” kitabında ayrıntılı olarak açıkladıkları çıkarcı kurumlara benzetmektedir.
Çıkarcı kurumlar, servet ve gücü küçük bir grubun lehine yoğunlaştıran ve çoğulculuk ile hukukun üstünlüğünün önüne geçen yapılardır.
Bu tür sistemlerde ekonomik büyüme olabilir ancak sürdürülebilir değildir ve genellikle yolsuzluk, istikrarsızlık ve azalan sosyal adaletle beraber gelir.
2016 yılındaki başarısız darbe girişimi sonrasında ve Erdoğan’ın Fethullah Gülen’in eğitim ağıyla yaşadığı anlaşmazlıkların ardından, Türk ordusu, yargı sistemi ve devlet hizmetlerinde geniş kapsamlı temizlikler gerçekleştirildi ve siyasi muhalefet sınırlandırıldı.
Bu güç yoğunlaşması, Erdoğan’ın ideolojisini tamamen pekiştirme yolundaki son engel olarak Cumhuriyet Halk Partisi’ni hedef almıştır.
Uzmanlar, geniş koalisyonlar ve kapsayıcı kurumlarla kalkınma yoluna giden Brezilya gibi ülkelerin deneyimlerinin Türkiye için örnek olabileceğini düşünmektedir.
Aynı zamanda, Ankara mahkemesinin, Cumhuriyet Halk Partisi’nin yeni başkanının seçiminin meşruiyetine ilişkin vereceği karar, Türkiye’nin gelecekteki siyasi yolunu belirleyebilir.
Uzmanlar, güç yoğunlaşması ve kapsayıcı kurumların zayıflatılmasının şu an özgür, kalkınma odaklı ve adalet arayan bir sistemin kurulmasını engellediğine inanmaktadır ve Türkiye’nin istikrar ve sürdürülebilir kalkınmayı güvence altına almak için kapsamlı yapısal reformlara ve çoğulculuğa geri dönmeye ihtiyacı olduğu görülmektedir.




