Dünya Mültecilerinin Üçte İkisi Düşük Gelirli Ülkelerde Barınıyor; Batı Hâlâ Kapılarını Kapalı Tutuyor

Dünya Mültecilerinin Üçte İkisi Düşük Gelirli Ülkelerde Barınıyor; Batı Hâlâ Kapılarını Kapalı Tutuyor
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, Küresel Mülteciler Sözleşmesi’nin varlığının tehdit altında olduğu konusunda uyarıda bulundu.
Bu arada, barınmanın en büyük yükü düşük veya orta gelirli ülkelerin omuzlarına bırakıldı ve Batılı ülkeler kapılarını kapalı tutmaya devam ediyor.
👈🏻Arkadaşımızın bu konu hakkındaki haberini inceleyelim.2
1951 Mültecilere İlişkin Sözleşme’nin kabul edilmesinin 75. yıl dönümünde, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, bu tarihi antlaşmanın zayıfladığı konusunda uyarıda bulundu.
Fransız Haber Ajansı’nın bildirdiğine göre, dünyanın üçte iki mülteci düşük gelirli veya orta gelirli ülkelerde barınıyor, oysa birçok Batılı hükümet yasal sığınma yollarını kapatmış durumda.
Cenevre’deki Mülteciler Yüksek Komiser Yardımcısı Rowena M. Manikdiola, basın toplantısında “Sığınma kurumu bugün her zamankinden daha fazla tehdit altında,” vurgusunu yaptı.
Ayrıca, 1951 Sözleşmesi ve 1967 Protokolü’nün milyonlarca insanı ölümden kurtardığını ve hala hayati bir rol oynayabileceğini hatırlattı.
Kendi ifadesine göre, dünyadaki toplam 43 milyon mültecinin yaklaşık %75’i Çad ve Güney Sudan gibi ülkelerde barındırılıyor.
Tek başına Çad, 1,5 milyondan fazla Sudanlı mülteciye ev sahipliği yapıyor. Ancak bu ülkedeki destek programları, ciddi bütçe yetersizliği nedeniyle zorluklar yaşıyor.
Manikdiola, Çad’ın sınırları açık kalmazsa, kamplarda görüştüğü binlerce mültecinin bugün hayatta olmayacağını ekledi.
Kadın ve kız çocuklarına yönelik geniş çaplı şiddete dikkat çekerek uluslararası yardımın acilen artırılması çağrısında bulundu.
Yüksek Komiserlik, ev sahibi yoksul ülkelerin yeterli destek alamamaları durumunda, birçok mültecinin Libya ve Akdeniz üzerinden tehlikeli bir Kuzey Avrupa göç rotasına yönelmek zorunda kalacakları konusunda uyardı.
Ayrıca, bazı ekonomik göçmenlerin sığınma sistemini suistimal ettiğine atıfta bulunarak, Avrupa ve Amerika’da geri dönüş merkezlerinin oluşturulma süreci hakkında bilgi verdi, ancak savaş mağduru ve yardıma muhtaç kişilerin korunması ilkesinin korunması gerektiğini vurguladı.