İran

Yezid’in komutasındaki Husayn bin Nameer’in Mekke’ye Saldırısı ve Allah’ın Güvenli Evi Olan Beytin İhlali Yıldönümü

Yezid’in komutasındaki Husayn bin Nameer’in Mekke’ye Saldırısı ve Allah’ın Güvenli Evi Olan Beytin İhlali Yıldönümü

Hicri tarihle 64. yılın Rebi’ül-Evvel ayının üçüncü günü, Yezid’in komutasındaki Husayn bin Nameer’in Mekke’ye saldırısı ve Beytullah el-Haram’ın ihlali, İslam tarihinin üzücü olaylarından biri olarak kabul edilmekte ve Emevi halifeleri ile muhalifleri arasında meydana gelen iç çatışma ve güç savaşlarının yansımasıdır.

👈🏻Arkadaşımızın bu konu hakkındaki haberini inceleyelim.👉🏻

Yezid bin Muaviye ki üç yıldan biraz daha uzun süre hilafet sürdü, kısa hükümdarlığı boyunca Allah’ın Resulü’nün (s.a.a) Ehl-i Beyt’ine ve Medine halkına karşı şiddetli eylemleriyle tanındı.

Hicri 63. yılda Medine isyanı kanlı bir şekilde bastırıldı ve Yezid’in orduları, Abdullah bin Zübeyr’i bastırmak üzere Husayn bin Nameer’in komutasında Mekke’ye saldırdı.

Bu saldırı, Allah’ın güvenli evi olan harem bölgesinin kuşatılması ve Kâbe’nin hürmetinin ihlal edilmesi ile sonuçlandı. Emevi orduları Beytullah el-Haram’a taşlar yağdırdı ve bir kısmını tahrip ettiler.

Harem’e saldırı, Yezid’in ölümüne kadar devam etti ve fitne ile iç çatışmaların şiddetini gösterdi.

Abdullah bin Zübeyr, İmam Hüseyin’in (a.s) kanını talep etme sloganıyla halkın bir kesiminin desteğini aldı ve kendisini halife ilan etti.

Bu dönem, iki batılın kavgasının tipik bir örneğiydi. Hem Yezid ve Emevi’ler hem de Zübeyri’ler, güçlerini ve siyasi hırslarını korumak adına Beytullah’ın saygısızlığını gerçekleştirdiler.

Yezid’in ordusunun saldırısı, her ne kadar İslam öncesi zamanlarda Ebrehe’nin ve sonraki dönemde Haccac’ın saldırılarıyla benzerlik göstermiş olsa da, önemli farklılıklar vardı.

Ebrehe Kâbe’yi yok etmek niyetindeydi, ancak Yezid’in ve sonra Haccac’ın ordularının hedefi, iktidarı ele geçirmek ve muhalifleri bastırmaktı. Kâbe’yi yok etmek değildi.

Bu nedenle, şiddetin yoğunluğuna rağmen, Kâbe saygınlığını korudu ve Allah, kutsal mekân üzerinde desteğini gösterdi.

Ünlü Şii fakihlerinden Şeyh Saduk, “Men La Yahzuruhu’l-Fakih” adlı eserinde, neden Yezid ve Haccac’ın orduları üzerine Ebrehe’nin ordusundaki gibi bir ilahi azap inmediğini açıklamaktadır. Çünkü onların doğrudan amacı İslam’ı ve Kâbe’yi yok etmek değil, Abdullah bin Zübeyr gibi hakka aykırı şahıslarla mücadele etmekti.

Bu tarihi olay, velayet ve imamet ile Beytullah el-Haram’ın saygısı arasındaki önemi gösterir ve kutsal mekânların korunmasının sadece siyasi veya askeri güçle değil, adalet, hak ve ilahi rehberliğe dayanarak gerçek anlamda güvence altına alınabileceğini hatırlatır.

Bu saldırı, Ehl-i Beyt’in sabrını ve direnişini hatırlatırken, İslam tarihinde ibret dolu bir ders olarak gücün kavgasının, adalet ve ilahi rehberlik yolundan saptığında, en kutsal mekanları bile tehdit edeceğini göstermektedir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu