Kerbela Olayı’nın Ardından İmam Hüseyin’in (a.s) Katillerinin Kötü ve İbretlik Akıbeti

Kerbela Olayı’nın Ardından İmam Hüseyin’in (a.s) Katillerinin Kötü ve İbretlik Akıbeti
Kerbela olayı, İslam tarihinin karanlık ve kanlı bir noktasını oluşturur ve Ehl-i Beyt düşmanlarının zulmünü ve haksızlığını açıkça göstermektedir.
İmam Hüseyin’in (a.s) katilleri bu olaydan sonra, tarih boyunca kayıt altına alınmış olan kötü ve ibretlik bir sona ulaşmışlardır.
👈🏻Arkadaşımız bu raporda, bu kişilerin bazılarına ait kötü ve ibretlik akıbetleri güvenilir tarihi kaynaklardan yola çıkarak gözden geçirmiştir.👉🏻
Kerbela olayı, İslam tarihinin bir dönüm noktasıdır ve İmam Hüseyin’in (a.s) ve O’nun sadık dostlarının mazlumiyetini ortaya koyarken, bu yüce insanların katillerinin acı akıbeti de ilahi adaletin bir kanıtıdır.
Taberi Tarihi’nde, İmam Hüseyin’in (a.s) şehadetinin baş sorumlusu ve faili olan Yezid bin Muaviye’nin Kerbela olayını takip eden süreçte acı verici bir şekilde helak olduğu bildirilmektedir.
Rivayete göre, Yezid, avlanma esnasında çölde arkadaşlarından ayrılarak kibir ve gururundan dolayı bir bedevinin kılıcına hedef olarak öldürülmüştür.
Bu akıbet, İmam Hüseyin’in (a.s) kutsal kanının dökülmesine sebep olan bir kişinin sonudur.
Maktelü’l-Hüseyn el-Huvarizmi, Müslim bin Akil’i şehit eden, Kerbela’dan sonra Hz. Seyyidu’ş-Şüheda’nın (a.s) ailesini esir alan zalim ve acımasız komutan Ubeydullah bin Ziyad’ın, sonunda Muhtar es-Sekafi’nin ordusuyla yapılan zorlu bir savaşta yenilerek öldürüldüğünü yazmaktadır.
Muhtar’ın ordusunun komutanı İbrahim bin Malik el-Eşter, bire bir savaşta Ubeydullah’ı öldürmüş ve böylece tarihi bir adaletin gerçekleştirilmesini sağlamıştır.
İbni Şehr-i Aşub’un El-Menakib adlı kitabında, Ubeydullah bin Ziyad’ın ordusunun komutanı ve Kerbela’daki katliamın başlatılmasından sorumlu Ömer bin Sa’d’ın bir süre sonra Rey’e hakim olamayıp, sonunda Muhtar es-Sekafi tarafından öldürüldüğü anlatılmaktadır.
Aşura ziyareti sırasında lanetlenen bu şahıs, Muhtar’ın ayaklanmasının ardından birçok kez kaçmak zorunda kalmış ve sonunda İmam Hüseyin’in (a.s) intikamını alanlar tarafından esir alınarak öldürülmüştür.
Merhum Meclisi’nin Biharu’l-Envar adlı eserinde, Kerbela’da en nefret edilen şahsiyetlerden biri olan ve İmam Hüseyin’in (a.s) katliamında sorumlu tutulan Şemr bin Zülcevşen’in Kufe’den kaçtıktan sonra Muhtar es-Sekafi ve ordusu tarafından takip edilerek yakalandığı ve sonunda öldürüldüğü aktarılmaktadır.
Başının, İmam Hüseyin’in (a.s) mazlum kanının intikamını almak için Muhammed bin Hanefîye’ye gönderildiği belirtilir.
Keşfu’l-Gumme’nin el-Erbeli’de bildirilene göre, diğer katillerden biri olan Muhammed bin Eş’as, Muhtar’ın ayaklanmasının ardından Kufe’den kaçmış ve sonunda Muhtar’la yapılan bir savaşta Hicri 67. yılında öldürülmüştür.
Hicri 61 yılının Aşura gününde İmam Hüseyin’in (a.s) peygamberlik soyuna göndermeleri reddeden bu şahıs, nihayetinde işlediği zulümlerin cezasını çekmiştir.
Luhuf’ta Seyyid b. Tâvus, Hz. Ali Asger’i (a.s) şehit eden zalim okçulardan Harmele bin Kahil el-Esedi’nin yakalanmasının ardından Muhtar tarafından ilk olarak el ve ayaklarının kesildiğini ve ardından yakılarak öldürüldüğünü bildirmektedir.
Bu ceza, Kerbela’nın masum şehitlerine karşı beslenen derin nefret ve hak arayan Şiiler’in intikam arzusunun bir göstergesidir.
İbn Kesir’in el-Bidâye ve’n-Nihâye adlı eserinde ise, İmam Hüseyin’e (a.s) ve O’nun dostlarına su vermemesiyle bilinen Abdullah bin Ebi Lahab’ın Kerbela olayının ardından amansız bir hastalığa yakalandığını ve sonunda öldüğünü aktarır.
Bu akıbet, Ehl-i Beyt’e (a.s) zulmedenlerin karşı karşıya kaldığı ilahi bir cezanın örneği olarak görülmektedir.
Sonuç olarak, İmam Hüseyin’in (a.s) katillerinin ibretlik hikayesi, er ya da geç zalime hak ettiği cezayı veren ilahi adaletin bir anlatısıdır.
Tarihi ve dini kaynaklarda kayıt altına alınmış bu hikayeler, İslam tarihinin en büyük şehidinin mazlumiyetini ve katillerine yönelik ilahi intikamı hatırlatmaktadır.