İslami El Yazmalarının Alman Kütüphanelerine Macera Dolu Yolculuğu

Binlerce İslami ve Arapça el yazması eser, savaşlar, bağışlar, diplomatik alışverişler ve sömürgeleşme yoluyla Alman halk kütüphanelerine ulaştı.
Bugün yalnızca Avrupa ile İslam dünyası arasındaki karmaşık etkileşim tarihini simgelemekle kalmayan, aynı zamanda araştırmacıların zamanın tahribatından korunmasını umduğu kültürel bir mirası da temsil eden hazineler.
👈🏻Arkadaşımızın bu konu hakkındaki haberini inceleyelim.👉🏻
El Cezire’nin haberine göre, Almanya’daki üç büyük kamu kütüphanesinde bulunan 40 binden fazla İslami el yazmasının saklanma koşullarına ilişkin yapılan detaylı araştırma, Avrupa’nın İslam dünyası ve Kuzey Afrika ile karmaşık ve değişen ilişkilerinin yeni boyutlarını ortaya koydu.
Bu eserlerin Almanca konuşulan topraklara gelişi Ortaçağ’da başlamıştır. Avrupa imparatorlukları ile Osmanlı arasındaki askeri, ticari ve diplomatik etkileşimler, değerli Arapça, Farsça ve Türkçe el yazmalarının değiş tokuş edilmesine yol açtı.

Bu eserlerin bir kısmı diplomatik armağan niteliğindeyken, bir kısmı da savaş ganimeti olarak değerlendirilmiştir.
On yedinci ve on dokuzuncu yüzyıllar arasında Avrupa’da bu eserlerin koleksiyonları oluşturuldu. Ancak siyasal değişimler ve hükümetlerin laikleşmesiyle bu hazinelerin çoğu dağınık halde kaldı.
Bu nüshaların dolaşımında 2. Dünya Savaşı’nın da büyük etkisi olmuştur. Doğu Alman kütüphanelerindeki kopyalar Sovyetler Birliği’ne aktarılmış ve yıllar sonra geri alınmıştır.
Günümüzde Doğu’ya ait yazma eserlerin en büyük koleksiyonları Berlin, Bayern ve Gotha eyalet kütüphanelerinde bulunmaktadır.
Berlin Kütüphanesi, 1661 yılında I. Friedrich Wilhelm’in emriyle kurulmuş ve Kur’an-ı Kerim, Farsça edebi eserler ve Arapça bilimsel eserlerin toplandığı bir kütüphanedir.
Bu hazineler yalnızca Doğu ile Batı arasındaki gergin tarihin bir yansıması değil, aynı zamanda Batı kütüphanelerindeki zengin ve çok boyutlu bir medeniyeti anlama fırsatı da sunuyor.