Afganistan’da Şii Yerleşim Bölgelerinde Mülk Edinme; Taliban Kararına Yönelik Endişeler

Afganistan’da Şii Yerleşim Bölgelerinde Mülk Edinme; Taliban Kararına Yönelik Endişeler
Taliban geçici hükümetinin Afganistan’ın çeşitli vilayetlerinde dokuz kasabanın kontrolünü ele geçirme kararı, yerel aktivistler ve analistler tarafından eleştirilmiştir.
Bu adımın, Şii yerleşimcilerin mülkiyet haklarının ellerinden alınmasına ve etnik gerilimlerin artmasına yol açabileceği konusunda uyarıda bulunuyorlar.
👈🏻Arkadaşımızın bu konu hakkındaki haberini inceleyelim.👉🏻
Cumartesi, 1 Kasım günü Taliban hükümetinin Adalet Bakanlığı, “Arazi Yakalama Önleme Komisyonu”nun kurulmasından sonra ülkenin çeşitli vilayetlerinde yer alan dokuz kasabanın Taliban kontrolüne geçtiğini duyurdu.
Şii Haber Ajansı’na göre, bu kasabalar arasında Kabil’deki Molla Terahhil, Sardar Muhammed Davud Khan ve Molla İzzet, Belh’teki Halid Bin Velid Kasabası, Meydan Wardak’taki Şehr-i Nev Kasabası, Gazni’deki Hakim Senai ve Yeni Şehir Kasabaları ile Nangarhar’daki Hacı Kadir ve İshak Gilani Kasabaları bulunmaktadır.
Taliban Adalet Bakanlığı’nın bildirisinde, bu mülklerin toplamda 50 jeribden fazla araziyi kapsadığı ve grubun beyanına göre “şeri karar” ile hükümet mülkiyetine geri döndüğü belirtilmiştir.
Ayrıca, Afganistan genelinde yaklaşık dört milyon jerib arazinin daha “gasplardan” alınarak devlet kontrolüne geçtiği iddia edilmiştir.
Buna karşın, yerel aktivistler ve sivil gözetmenler, mülkiyet incelemelerinde şeffaflık eksikliği konusundaki endişelerini dile getirmişlerdir.
Özellikle Hazara bölgeleri gibi Şii yerleşim yerlerinde bu politikanın, yerel halkın topraklarının el konulması ve mülkiyet haklarının alınmasıyla sonuçlanabileceğini vurguluyorlar. Daha önce de etnik çatışmalar ve Koçi saldırıları sırasında benzeri durumlar yaşanmıştı.
Analistler, bağımsız ve şeffaf bir yargı sistemi olmadığında, “şeri karar” adı altında alınan tek taraflı kararların Afganistan’da etnik ve dini gerilimleri artırabileceği ve bu bölgelerde istikrarsızlığa yol açabileceği konusunda uyarılarda bulunuyorlar.
Ayrıca, böyle politikaların denetimsiz ve adalet sistemi dışında uygulanmasının ciddi sosyal ve insani sonuçlar doğurabileceğini hatırlatmaktadırlar.




