Dünya

Birkaç Cephede Küresel İnsani Kriz; Uganda’dan Mülteciler, Sırbistan’da Akademisyenlerin Baskı Altında Kalması ve Afganistan’da Tarımın Yeniden Canlandırılması

Birkaç Cephede Küresel İnsani Kriz; Uganda’dan Mülteciler, Sırbistan’da Akademisyenlerin Baskı Altında Kalması ve Afganistan’da Tarımın Yeniden Canlandırılması

Dünya hızlı siyasi ve ekonomik değişimler içerisindeyken, Uganda, Sırbistan ve Afganistan’da birkaç insani ve sosyal kriz eş zamanlı olarak uluslararası kurumların dikkatine sunulmuştur.

Savaş mağduru mülteciler için bütçe yetersizliğinden, akademisyenlerin özgürlüklerinde yaşanan baskıya ve kırsal yaşamın yeniden yapılandırılmasına kadar olan sorunlar, acil bir küresel müdahaleye duyulan ihtiyacın göstergesidir.

👈🏻Arkadaşımızın bu konu hakkındaki haberini inceleyelim.👉🏻

UN News ve Al Jazeera gibi uluslararası haber ajanslarının raporlarına göre, dünyanın çeşitli yerlerindeki insani krizler, acil müdahale gerektiren bir seviyeye ulaşmıştır.

Afrika kıtasının en büyük mülteci kabul eden ülkesi olan Uganda’da, günlük yaklaşık 600 mülteci savaşın pençesindeki Sudan, Güney Sudan ve Kongo gibi ülkelerden Uganda’ya giriş yapmaktadır.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) Dış İlişkiler Müdürü Dominique Hyde’a göre, Eylül ayına kadar finansmanın kesilmesi durumunda, binlerce çocuğun yetersiz beslenme ve kız çocuklarının cinsel şiddet riskiyle karşı karşıya kalacakları belirtilmiştir.

Resmi verilere göre, aylık her bir mülteciye yardım maliyeti 16 dolarken, şu anda kişi başına aylık sadece 5 dolarlık bir bütçe mevcuttur.

Dominique Hyde’ın kampları ziyaret ettiği sırada, Güney Sudan’dan gelen, ebeveynlerinin öldürülmesinin ardından dört kardeşine bakma sorumluluğunu üstlenen 16 yaşındaki genç bir kız, okula dönme hayali kurduğunu ancak şu an tek amacının hayatta kalmak olduğunu belirtmiştir.

Sırbistan’da ise, Cenevre’deki Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’nin özel raportörleri, artan öğrenci ve akademik protestoların baskı altına alınması hususunda uyarılarda bulunmuşlardır.

2024’ün sonunda yaşanan altyapı çöküşünün ardından 16 kişinin hayatını kaybetmesi üzerine başlayan bu protestolar, adalet ve şeffaflık talepli ulusal bir harekete dönüşmüştür.

Washington Post’un raporuna göre, yasadışı tutuklamalar, öğretmenlerin tehdit edilmesi ve akademisyenlere maaş kesintisi gibi yöntemler, hükümetin muhalif sesleri susturmak için kullandığı baskı araçları arasında yer almaktadır.

Afganistan’da, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Birleşik Krallık hükümetiyle işbirliği içinde, “Dayanıklı Tarım Geçim Kaynakları” adlı bir program başlatmıştır.

Afganistan’daki FAO Temsilcisi Richard Trenchard, bu programın çiftçilerin becerilerini, pazar imkânlarını ve dayanıklılıklarını artırmayı amaçladığını vurgulamıştır.

Bu program, 2026’nın Mayıs ayına kadar, sekiz farklı bölgeden 150 binden fazla küçük ölçekli çiftçi, çiftlik sahibi ve özellikle kadınları kapsayacaktır.

Sonuç olarak, bu eş zamanlı küresel krizler, dünyanın çeşitli bölgelerindeki adalet, geçim kaynakları ve insan onurunun kırılgan durumunu yansıtmakta ve uluslararası toplumun hızlı ve koordineli bir müdahalesini gerektirmektedir.

İslamiyet, insan onuru, sosyal adalet, mazlumlara yardım etme ve zulme karşı mücadeleye dayanmaktadır.

Ehl-i Beyt (a.s) öğretilerinde, mülteciler, yoksullar ve ayrımcılık kurbanları gibi toplumun ihtiyaç sahipleri ve düşük gelirli bireylerinin haklarını savunmak, sınırların ve ırkların ötesinde anlam taşıyan ilahi ve etik bir görevdir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu