Çin’in Nadir Elementlere Hakimiyeti; 21. Yüzyıl Dünya Mineralleri Pekin’in Kontrolü Altında

Çin’in Nadir Elementlere Hakimiyeti; 21. Yüzyıl Dünya Mineralleri Pekin’in Kontrolü Altında
Yeni teknolojilerin nadir minerallere bağlı olduğu bir dünyada, Çin, bu malzemelerin işlenme kapasitesinin %90’ından fazlasını ve dünya kaynaklarının %70’ini elinde bulundurarak uluslararası ekonomi ve politikanın stratejik bir oyuncusu haline geldi.
Batı, tedarik zincirini Pekin’den bağımsız olarak yeniden oluşturabilecek mi?
👈🏻Arkadaşımızın bu konu hakkındaki raporunu inceleyelim.👉🏻
Çin, bugün nadir toprak elementleri pazarında eşi görülmemiş bir hakimiyet elde etmiştir.
Elektrik motorları, elektrikli araçlar, güneş panelleri ve savunma sanayii için hayati önem taşıyan elementlerdir.
Alman Tagesschau web sitesine göre, İç Moğolistan’daki bir şehir olan Baotou, çok sayıda uzmanlaşmış fabrikaya sahip olmasıyla “nadir elementlerin başkenti” olarak bilinir ve Çin’in küresel hakimiyetinde önemli bir rol oynar.
Çin’in reformcu lideri Deng Xiaoping, 1980’lerde bu elementlerin stratejik önemini “Ortadoğu petrolü”ne benzeterek öngörmüştü.
DW Farsça’ya göre, Çin şu anda bu elementlerin işlenme kapasitesinin yaklaşık %90’ını elinde bulunduruyor.
Sonuç olarak, Avrupa ve Amerika, özellikle de Almanya, bu malzemelerin temininde Çin’e ciddi şekilde bağımlıdır ve ihtiyaçlarının üçte ikisini Çin’den ithal etmektedir.
Avrupa’nın kendi iç kaynaklarından faydalanma çabaları, yüksek maliyetler, çevresel karmaşıklıklar ve gerekli altyapının eksikliği nedeniyle şimdilik sonuçsuz kalmıştır.
Alman Fraunhofer Enstitüsü uzmanı Jana Ruckschloss, bu elementlerin çıkarılmasının zehirli asitlerin kullanılmasını ve tehlikeli atıkların oluşmasını gerektirdiğini, bu durumun çevre ve insan sağlığını tehdit ettiğini belirtmiştir.
Bu sebeple, Batı bu riskleri Çin’e bırakmayı tercih etmiştir.
Kanada’da yakın zamanda düzenlenen G7 toplantısı, sanayileşmiş ülkelerin bu bağımlılığı azaltma çabalarının bir işareti oldu.
Buna rağmen, Alman Yer Bilimleri Enstitüsü’nden Martin Erdmann gibi uzmanlar, bu alanda tam anlamıyla kendi kendine yeterliliğe ulaşmanın en iyi durumda bile on yıldan fazla bir zaman alacağını uyarıyorlar.
Çin, teknik gücü, doğal kaynakları ve uzun vadeli stratejisi ile 21. yüzyılın stratejik ham maddelerini Batı ile mücadelede, tıpkı 20. yüzyılda petrolde olduğu gibi siyasi bir araca dönüştürmüştür.