Tip 1 Diyabet Hastalarına Kök Hücrelerle Yeni Umut
Tip 1 Diyabet Hastalarına Kök Hücrelerle Yeni Umut
Amerikan Diyabet Derneği’nin bilimsel toplantısında sunulan iki araştırma, kök hücre bazlı yenilikçi tedavilerin enjeksiyonla insülin ihtiyacını önemli ölçüde azaltabileceğini göstermektedir.
Bu yöntemler, tip 1 diyabetin sürdürülebilir tedavi yolunda büyük bir adım olarak kabul edilmektedir.
👈🏻Arkadaşımızın bu konu hakkındaki haberini inceleyelim.👉🏻
Şikago’da düzenlenen Amerikan Diyabet Derneği’nin seksen beşinci toplantısında sunulan iki bilimsel çalışma, tip 1 diyabetin tedavisinde bir dönüm noktası yarattı.
New England Journal of Medicine’ın haberine göre, “Forward” adlı bir çalışmada, pankreas adalarının oluşturulması için farklılaşmış kök hücreler kullanıldı ve bu hücreler, 12 yetişkin hastanın vücudunda doğal insülin salgısını geri kazandırdı.
Sürekli insülin enjeksiyonuna ihtiyaç duyan bu hastalar, VX-880 ürünü ile tedavi edildikten sonra 10 vakada tamamen insülin enjeksiyonundan kurtuldu.
Tüm katılımcılar, uygun kan şekeri kontrolüne sahip oldu ve standart güvenlik seviyelerinin ötesinde bir yan etki gözlemlenmedi.
Aynı zamanda, özel bir poster kapsamında farklı bir çalışma, genetik olarak değiştirilmiş kök hücrelerin ilk sonuçlarını ortaya koydu.
Britanya Kolumbiyası Üniversitesi araştırmacıları, bu hücrelerin, eklenen sekiz koruyucu gen ile laboratuvar ortamında bağışıklık sisteminin saldırısından kaçıp insülin üretebildiğini açıkladılar.
Ayrıca, Gansiklovir adı verilen yaygın bir ilaçla aktive olan ve anormal büyüyen hücreleri ortadan kaldırabilecek bir güvenlik mekanizması tasarlanmıştır.
Pennsylvania Üniversitesi’nden Michael Rickels, doğal insülin salgısının geri kazandırılmasının kan şekeri düşüklüğü riskini azaltabileceğini ve hastaların yaşam kalitesini artırabileceğini vurguladı.
Amerikan Diyabet Derneği’nden Marlon Pragnell’e göre bu bulgular, bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlara ihtiyaç duymayan bir geleceğin müjdecisi olabilir.
Bu bulgular, kök hücrelerle tip 1 diyabet tedavisinin araştırma aşamasından uygulama sınırlarına yaklaştığını ve bu hastalığın tedavisinde yeni bir ufuk açabileceğini göstermektedir.
