Avrupa Raporu Hollanda’nın İslam Dünyasına Yönelik Politikalarındaki Çelişkileri Ortaya Koyuyor

Avrupa Raporu Hollanda’nın İslam Dünyasına Yönelik Politikalarındaki Çelişkileri Ortaya Koyuyor
Avrupa’nın “Modern Policy” sitesi, Hollanda ile İslam dünyası arasındaki karmaşık ilişkilerin yapısını araştıran bir rapor yayımladı. Raporda, bu ilişkilerin demokrasiyi ve insan haklarını yücelten liberal bir retorik ile sömürge döneminden günümüze kadar tekrarlanan pragmatik kaygıların dayattığı siyasi ve ekonomik gerçeklik arasında hassas bir denge üzerine kurulu olduğu vurgulandı.
“Şii Haber Ajansı” tarafından çevirisi yapılan rapora göre, Hollanda ile İslam dünyası arasındaki ilişkilerin kökleri, Hollanda’nın 16. yüzyılda Güneydoğu Asya’daki İslam bölgeleriyle ticarete başladığı döneme dayanıyor ve daha sonra Endonezya’da uzun süreli bir sömürgeciliğe dönüşüyor. Üç asırdan fazla süren bu işgal sırasında, Hollanda yetkilileri, İslam’ın Müslüman toplulukları harekete geçirme gücü konusundaki endişeleriyle dikkatli bir politika izledi. Bu durum, “Snouck Hurgronje” gibi oryantalistlerin politikaların oluşturulmasına katkı sağladığı ve din ile siyasetin ayrılması ile alimler ve camilerin rolünün sınırlandırılmasını hedefleyen politikaların geliştirilmesine yol açtı.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Türkiye, Fas ve Surinam’dan gelen göçlerin bir sonucu olarak İslam, Hollanda toplumunun merkezine taşındı ve Müslümanlar meselesi; özellikle popülist partiler tarafından siyasi çekişmelerde, “entegrasyon” ve ulusal kimlik sloganlarıyla iç meselelere dönüştü.
Bu karmaşıklıklara rağmen, rapor, İslam ülkelerinin özellikle enerji, ticaret ve altyapı alanlarında Hollanda için önemli ekonomik ortaklar olmaya devam ettiğine işaret ediyor. Ancak bu işbirliği çoğu zaman ekonomik müttefikler olsalar dahi, Hollanda’nın bu ülkelerdeki insan haklarına yönelik eleştirilerde bulunmayı çekinmediği siyasi söylemiyle çelişiyor.
Raporda, Hollanda’nın 2017 yılında Türkiye ile yaşadığı ve Türk bakanların topraklarında seçim kampanyalarına katılmasını engelleyen diplomatik kriz örnek verilerek, benzer tavırların Suudi Arabistan ve İran ile de yaşandığı, kamusal siyasi eleştirilerin perde arkasındaki aktif ticari ilişkilerle bir araya geldiği belirtildi.
Rapor, Hollanda-İslam ilişkilerindeki gerçek meydan okumanın kültür ya da tutum farklılıklarında değil, ilan edilen ilkeler ile gerçek uygulamalar arasındaki tutarsızlıkta yattığını vurgulayarak sona erdi. Bu durum, Hollanda politikasının karmaşık ve köklü bir ilişki içerisinde İslam ile halklar, devletler ve tarihle liberal sloganlar ve ekonomik çıkarlar arasında sıkı bir ip yürüyüşü şeklinde yürüdüğünü göstermektedir.