
Umman Dağlarındaki Gizli Sırlar; Doğa Anlatıları, Yaygın İnançlar ve Alevi İslam’ın Bakışı
Umman’ın engebeli Hacer Dağları arasında, yerli halkın farklı bir yer olarak kabul ettiği geniş ve gizemli bir mağara bulunuyor.
Ancak doğal güzelliklerinin yanı sıra burası, hakikat, hayal ve İslami öğretiler arasındaki sınırlara yeniden bakmayı gerekli kılan efsaneler ve hikayelerle dolu.
👈🏻Arkadaşımızın bu konu hakkındaki raporunu inceleyelim.👉🏻
Umman’ın doğusundaki Hacer Dağları’nın kalbinde dünyanın en büyük doğal yer altı mağaralarından biri yer almaktadır.
58 bin metrekarelik alanı kaplayan, hacmi dört milyon metreküpün üzerinde olan mağaraya “Meclis-ül Cin” adı veriliyor.
Bu mağara, dağlık Salmah köyü yakınlarında yer almaktadır ve sadece üç çok küçük açıklıktan ulaşılabilmektedir; Giriş açıklarından geçmek cesaret ve yüksek fiziksel kondisyon gerektirmektedir.
Umman gazetesinin haberine göre, uzun zamandır mağarayla temas halinde olan Salmah sakinleri, burayı doğanın diğer yerlerinden farklı bir yer olarak görüyor. Bunlardan yalnızca çok az bir kısmının bu mağaraya ayak bastığı söylenmektedir.
Sürdürülebilir kalkınma ve bölge sakinlerinin yaşam koşullarının iyileştirilmesi doğrultusunda Umman İskân Bakanlığı, bu dağlık bölgenin etrafına her türlü imkânın sunulduğu yeni bir kasaba inşa ediyor.
Sadece modern yerleşim alanlarını değil, aynı zamanda turistik, kültürel ve dini mekanları da içinde barındıran bir proje.
Projenin yürütücülerinden Sultan El-Haduri, söz konusu planın Umman’ın macera ve bilimsel turizm alanındaki konumunu güçlendirmeyi amaçladığını, bölgenin doğal kapasitelerinin değerlendirilmesini öngördüğünü söyledi.
Ancak mağaranın görünmeyen varlıklarla bağlantısına dair yaygın inanışlar, bu tür algıların din, özellikle de Alevi İslam açısından meşruiyeti konusunda soru işaretleri yaratmıştır.
Ehl-i Beyt’in (a.s) öğretilerinde, cinlerin varlığı Kur’an-ı Kerim’de açıkça sabit olmasına ve onlara “Cin” ismiyle ayrı bir sure tahsis edilmesine rağmen, bu varlıklarla iletişim kurmak hoş karşılanmamış ve sapkın bir davranış olarak görülmüştür.
Alevi İslam anlayışına göre gayba inanç, vahiy ve hidayet çerçevesinde olmalıdır ve bilinmeyen güçlerle iletişim kurmaya çalışmak yararsız olduğu gibi kişiyi tevhid ve akıl yolundan da uzaklaştırabilir.
Dolayısıyla bilinmeyene karşı duyulan meraktan daha önemlisi, doğal ve kültürel olaylar karşısında itidal, akılcılık ve Allah’a tevekküldür.
Alevi İslam öğretisine göre, zorluk ve sıkıntı zamanlarında Yüce Allah’a ve Masumlara (a.s) yönelmek, güvenli bir sığınak ve karanlıklarda bir ışıktır. Zira o büyük zatları anmak, kalbe huzur verir, yola ışık tutar, Allah’ın yardımıyla düğümleri çözer, ümitleri diriltir, insanı şeytanın vesveselerinden ve yersiz korkulardan kurtarır.